FATİH SULTAN MEHMET NEDEN İSTANBUL’U FETHETTİ?
FATİH SULTAN MEHMET HAN |
FATİH SULTAN MEHMET NEDEN İSTANBUL’U FETHETTİ?
Tüm
dünyanın arzuladığı şehir İstanbul’u fetheden, 2 imparatorluk, 4 krallık ve 11
prenslik yıkan, Ortaçağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açan ve tüm dünyanın önünde diz
çöktüğü Fatih Sultan Mehmet’i, İstanbul’u
fethetmeye iten sebep neydi? Hangi koşullar ve kimler onu güdülemiştir? Bu
kadar yetenekli bir şehzade iken neden babası onu bir türlü sevmemiştir? İlk
defa tahta çıktığında yaşadığı hüsran onu nasıl etkilemiştir? Hatta daha da
derinlere inersek, başarısızlıklar gerçekten de başarıya giden yolun mihenk taşları mıdır?
II. Murat’ın üçüncü oğlu olarak 30
Mart 1432’de dünyaya gelmiştir II. Mehmet. Ünlü tarihçi Franz Babinger ’e göre
annesi gayrimüslim ve köledir. Babasının en sevdiği oğlu ve gözde şehzade
Alaeddin Ali‘nin annesi ise Türkmen beyinin kızıdır. Acaba II. Murat‘ın
oğlundan uzaklaşmasının sebebi bu muydu? Kaynaklarda II. Murat‘ın Alaeddin Ali
‘ye çok düşkün olduğu fakat buna karşın II. Mehmet’i pek sevmediği
anlatılmaktadır. Bu durum bir kıskançlık yaratmış mıydı? Kim bilir belki de
babasına layık olmak amacıyla kendine farklı bir yol çizdi II. Mehmet.
12
yaşında tahta çıkması ise II. Mehmet’te derin yaralar açacaktı. Derin yaraların
açılması 12 yaşında tahta çıkması değildi. Genç padişahın (ki benim inancıma
göre bir komplo ile ) tahttan indirilip deyimi yerindeyse süklüm püklüm Manisa
‘ ya gönderilmesi idi. Henüz 40 yaşında olan II. Murat’ın 12 yaşındaki bir
çocuğa tahtı bırakması muhtemelen şaşırtıcı geliyor. Fakat II.Murat hiçbir zaman idealleri olan bir padişah olmadı. Gözde
şehzadesi Alaeddin Ali‘nin zamansız ölümü, siyasi dengelerin sağlanmış olması ve
tasavvufi yaşama düşkünlüğü II. Murat‘ın bu kararı alması için yeterli oldu.
Böylece II. Mehmet babası ölmeden tahta çıkan
ilk ve tek Osmanlı Sultanı olarak tarihe geçti.
II. Murat’ın bu beklenmedik
kararı, henüz mürekkebi kurumamış antlaşmaların geçersiz sayılmasına neden oldu.
Avrupalı senyörlerin desteği ile Macar ve Eflak askerlerinden oluşan Haçlı
ordusu ise çoktan Osmanlı topraklarına girmişti. Bu sırada vezirler arasında
bir anlaşmazlık yaşandı. Şehabettin ve Zağanos paşalar II. Mehmet’in sultan
olarak ordunun başında olmasını savunurken,
Çandarlı Halil Paşa II. Murat’ın tekrar yönetimin başına geçmesini
savunuyordu. Çandarlı’nın ısrarı üzerine II. Mehmet’in ağzından bir ferman
yazılır (daha doğrusu öyle olduğu rivayet edilir). II. Mehmet’in padişahlığı
sürerken II. Murat, herhangi bir vasıf taşımadan ordunun başına geçip Varna’ya
gider. Halbuki II. Mehmet kendine o kadar güveniyordu ki, babasının gelmesini
gereksiz buluyordu. O bu savaşta başarılı olursa eğer herkes ona biat edecekti
fakat II. Murat kazanırsa hükümdarlığı iyice sallantıda olacaktı. Nitekim öyle
de oldu. II. Murat Varna’dan büyük bir zaferle döndü. Ve Çandarlı Halil
Paşa’nın isteğine rağmen tahta dönmedi.
Varna Seferi’nden yaklaşık iki yıl
sonra, Edirne’de kapıkulu ayaklanmaları yaşandı. Yeniçeriler, 1446 ilkbaharında
eksik vezinli akçelerle ulufe verilmesine tepki gösterdi. Hatta daha da ileri
giderek Şehabettin Paşa’nın konağını bastılar. Paşa canını zor kurtardı ve
saraya sığınmak zorunda kaldı. Edirne’de yaşanan bu olaylar II. Mehmet’in
yetersizliği olarak yorumlandı. Çandarlı Halil Paşa, devletin bekası için II.
Murat’a gizli bir mektup yolladı ve tekrar tahta çıkmasını istedi. II. Murat
Edirne’ye gelerek isyanı bastırdı ve II. Mehmet, Şehabettin ve Zağanos Paşa
eşliğinde Manisa’ya gönderildi.
İşte bu olay II. Mehmet’in
hayatında yeni bir dönüm noktasıydı. Artık hayatında bir perde kapanmış yeni bir
perde açılıyordu. Gururu kırılmıştı, halkının gözünde başarısızdı, saray erkanı
için ise yetersizdi. Manisa’da geçirmiş olduğu ikinci şehzadelik dönemi, onun
ve Osmanlı Devleti’nin geleceği açısından çok verimli olmuştur. Bu beş yıllık
süre içerisinde, güvendiği hocalarının yardımıyla kendini çok iyi yetiştirdi. Başarı
yolunda ilerlerken düşünmek ve strateji oluşturmak ilk adımınız olmalıdır.
II. Mehmet’te aynen bunun
yaptı. Gece gündüz, sürekli çalıştı ve kendini din bilimlerinde de, sosyal
bilimlerde de ve hatta pozitif bilimlerde de geliştirdi. Hz. Süleyman, Hz.
Davud, Büyük İskender, I. Alaeddin Keykubat gibi liderlerin başarılarını ve
bunun arkasındaki sırları inceledi. Bu süre içerisinde Latince, İtalyanca ve
Fransızca gibi batı dillerini de öğrendi.
O günkü Batı’da konuşulan dilleri öğrenme isteği, şehzadenin ileride neler
yapmak istediğinin de bir ön hazırlığı olabilir miydi acaba?
İmkansızı düşünmek kendini
ortaya koymaktır.
Yaşanılan bu acı deneyim II. Mehmet’in başarıları için mihenk taşları olmuştu. Büyük değişimler genellikle bir gecede
yahut birden bire olmaz. Ancak her gün amacınıza attığınız bir adım size kayda
değer kazanımlar getirecektir. II. Mehmet bunun farkındaydı. Hedefi belliydi:
İstanbul’u fethedilecekti. Babasının, dedelerinin bir türlü alamadığı
İstanbul’u o alacaktı. ‘’Psikolojik verilere göre babaların güç ve kuvveti
ergenlik dönemindeki oğullar için kıskançlık kaynağıdır.’’ Bu yüzden Fatih,
İstanbul’u fethederek bütün atalarını geçtiğini ispatlayacaktı belki de. Hatta
İstanbul’u fethi sıralarında Bizans elçisine ‘’Efendilerinize söyleyin.
Şimdiki Osmanlı padişahı öncekilere asla benzemez. Benim iktidarımın ulaştığı
yerlere onların hayalleri bile yetişememiştir.’’sözü ise bu durumu
kanıtlamaktadır.
Fatih Sultan
Mehmet’i güdüleyen başka bir faktör ise hepimizin çok iyi bildiği Hz.
Muhammet’in ünlü hadisidir. ‘’İstanbul mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden
kumandan ne güzel kumandan onun askerleri ne mübarek askerlerdir.’’ Fatih
İstanbul’u fethederek işte bu şerefe de nail olmak istiyordu.
Bir de Fatih’in
küçüklüğünden beri dedesinin ve babasının yanında İstanbul’un fethi
hikayeleriyle büyümüş olduğunu varsayarsak, bu hedefin Fatih’in bilinçaltına
yerleşmiş olduğunu tahmin edebiliriz. UNUTMAYIN bir çocuk neye güdülenirse onu
yapmaya çalışır. O nereye gittiğini ve ne yapmak istediğini çok iyi
biliyordu ve bu kararlılığı onu muhteşem bir zafere götürdü.
‘’Liderlik ruhtan
kaynaklanır, kişilik ve görüşün bileşimidir, uygulanması sanattır. Yönetim ise
beyinde başlar daha çok istatistiklerin, metotların rutin düzen ve iş
programlarının titizlikle hesaplanmasıdır, uygulanışı bir ilimdir. Yöneticiler
gereklidir, liderler "vazgeçilmezdir.” Tıpkı Fatih Sultan Mehmet Han gibi…
KAYNAK:
Yorumlar
Yorum Gönder